Çorum Yaşam
Ne,nerede,ne zaman?

İnsanoğlunun İki Stratejik Eylemi: Yürümek ve Yüklenmek

YÜRÜMEK
Yürümek; basit anlamda yol almak değil, bilakis kutsal bir amaç uğruna yola çıkmaktır. Engelleri birer birer aşmaktır yürümek. Dünyevi nimetlere aldırmamak, tenezzül düzeyini yüksek tutmak ve dik durmaktır namerde karşı. Ya da yürümek, dünyevi heveslere meydan okumak veya arkaya bakmadan hedefe kilitlenmektir. Doğru bilinen yolda dosdoğru gitmektir bükülmeden. Bir yerde yürümek; sabretmek, beklemek ve ümit var olmaktır gelecek için.
Engelleri temizlemek veya mazlumun önündeki yolu açmaktır yürümek. Teslim olmamaktır kolaycılığa ya da rutine. İnsanların, değer üretmesi, bunu hayata aktarması ve bu değerleri koruması adına risk alması ve yürüdüğü yoldan geriye dönmemesidir yürümek. Biz biliriz ki, böylesi bir yürüyüş kahraman yapar yolun yolcusunu. Hep ileriye bakmak ve geleceği yakalamak için devinmek veya hamle yapmaktır yürümek.
Yürümek, Yunusça kırk yıl Tabduk Dergahına odun taşımaktır sorgulamadan. Budununu esaretten kurtarmak için kendini feda etmektir Kürşadcasına. Yürümek, kutlu sevdalar için yol bulmaktır yolunu kaybedenlere. Ve yol göstermektir Rıza-i Bari için yolunu arayanlara. Yürümek, namertlere inat adımları sıklaştırmaktır, gidilen yolda. Yürümek, çizgi dışı olmamak ya da yoldan çıkmamaktır. Yürümek dost olmaktır düşene. Ve yürümek, gönül dünyasında yol açmaktır ehli dil için. Gönüller arasında köprü kurmak, iki gönlü bir yapmaktır yürümek. Yani yürümek insanlığı gönüllerde birleştirmek, hak yolunda buluşturmaktır.
Hasılı yürümek davetiye çıkarmaktır insanlara, bir olmaları, iri olmaları ve diri olmaları için. Ve sonunda yürümek, fena aleminden beka alemine göç etmektir, günahlardan arınmış olarak
YÜKLENMEK
Yüklenmek te, yürüme kadar kutlu bir eylemdir, İnsanoğlunun kendini aşabilmesi için. Yüklenmenin iki boyutu vardır, pozitif ve negatif yüklenme gibi. Burada pozitif yüklenme, eylem sahibine; sabrı, direnmeyi, gerektiğinde kahretmeyi fakat küsmemeyi, katlanmayı, çile çekmeyi, zor ya da zorluğa talip olmayı tembihler. İnsanoğlu pozitif yüklenme eylemini tercih ederek sabrı, baskıya teslim olmamayı, zorluklara dayanmayı ve çile çekerek kazanmayı öğrenir. Aynı zamanda insanoğlu bazı şeyleri yüklenerek, kendisini kendisi yapan değerlerin farkına varır.
Pozitif yüklenmeyi tercih eden insan, nitelikli insandır. Bu tür insanlar, insanlığın mutluluğunu sağlayabilmek için; karşılıksız sevmeyi, paylaşımı, dürüstlüğü, güven algısını, adaleti ve insanlığın refahı ve mutluluğu için katkıyı yüklenir. Negatif yüklenme biçimini tercih eden (niteliksiz) insan ise; kolaycılığı, menfaati, acımasız rekabeti, güç sahibi olmayı, ötekileştirmeyi ve linç duygusunu yüklenir. Birincisinde zorluk, meşakkat, gözyaşı ve çile kendisini gösterirken, ikincisinde de; kolaycılık, menfaat, kibir ve ötekileştirme duygusu ön plana çıkar.
Pozitif yüklenme, Sınanmaya veya denetlenmeye razı olmadır. Bu duruma, kişinin yetmezlikleri ile yüzleşmesi ve eleştiriye açık olması da denilebilir. Pozitif yüklenme kanat çırpmasıdır insanoğlunun merhamete doğru. Özgürlüğü kuşanması ve korkularından kurtulmasıdır bir yerde. Ya da Yalnız Kurt olmayı tercih etmesidir, hak ihlallerinin önüne geçebilmek için. Adalet algısının oluşturulamadığı ortamlarda bireysel adalet arayışlarının önü açılır. Bu son derece tehlikeli bir sonuçtur.
Evrensel adalet arayışının kişiselliğe tebdil edilmesi; kini, nefreti, öç alma duygusunu, bireysel hesaplaşmaları ve oligarşik düzenlemeleri getirir beraberinde . Bunun doğal bir sonucu olarak haklı olanın hakkı değil, güçlü olanın hak arayışı önemli hale gelir. Gücün ve güçlünün kutsandığı sosyal ortamlarda zihinsel kirlenme, kısa zamanda kuşatır bütün hayatı. Yani zihinsel kirlenme, zaman içinde bütün vicdanların kirlenmesine zemin hazırlar.
İşte gelinen bu nokta, toplumsal tefessühün başladığının ilanıdır. Sosyal kaosun belirleyici olduğu bu noktadan çıkış, ancak insanlığın pozitif yüklenme sürecini yeniden yüklenmesi ya da Hz. Ömer (r.a.) in adaletine geri dönülmesiyle mümkündür. Bunu başarmak zorundayız. Yoksa insanlığı bekleyen sonuç hüsrandır.
Prof. Dr. İrfan Çağlar
Türk Ocağı Çorum Başkanı

Cevap Bırakın